7 Kasım 2014 Cuma

Koku



Çamaşırları makineye attım. Attım, senin kokun vardı hepsinde. Attım, hem de defalarca, attım çünkü kokun çıkmadı. Atıyorum, kokun çıkmasın diye. Evet, ruhumu her gün atıyorum.
Düşünmeyi, pek de alışık olmayan beynimle düşünme eylemini gerçekleştirdim bugün. Hani olur ya bazen, dünyayla yüzleşmek istemediğin zamanlar olur. Alkolün, tüm dünyanın aslında bir düş olduğunu ve beni bu düşten uyandıran şey olduğunu anladım.
Anasını sattığımın yerküresinde arabalara, süper evlere, lüks yaşama, savaşlara, markalara ve daha aklıma gelmeyen bir sürü şeye bizi o kadar alıştırmışlar ki, hayatta karşılığı maddi olmayan tek şeyi yaşamayı unutturmuşlar."Aşk" ismi. 

Ancak insanın maddiyata olan aşkı değil, insanın insana olan aşkı. Bir kadının bir erkeğe , bir erkeğin bir kadına olan aşkı. Tam da bu aşk mevzusu ve bu çamaşır yıkamam olayı iki çemberin kesişim kümesi oluşturduğu nokta da birleşiyor.
Sen gittin ve ben bittim. Sen gittin ve ben bir çocuk parkının önünden geçtim. İt gibi üşüyorum. Ama üşümeyi severim. Üşümek bana yaşadığımı hatırlatıyor. Sen gittin ve ben o çocuk parkında, o soğukta yalnız başıma tahterevalliye bindim. Sen gittin ve ben sensiz kaldım. Sen gittin ve ben o tahterevallide sensizliğin ağırlığıyla havaya kalktım.
Bir bilim dergisinde okumuştum. İnsan burnu üç hafta duymadığı kokunun tadını unutuyormuş. Sen gittin ve ben ne dudaklarının tadını unuttum ne de kokunu. Bu durumda ya burnumla ilgili bir rahatsızlığım olmalı ya da deliriyor olmalıyım.
Kokunu unutamıyorum. Evet unutmak istiyorum , ama unutamıyorum. Bu parfüm kokusu değil ama senin ten kokun. Kendimi yıkıyorum, burnumu yıkıyorum, eşyalarımı yıkıyorum, evi siliyorum ama kokun gitmiyor. Kurşun geçirmez beynim, kokunu hep geçiriyor.
Kimileri de bana saçma sapan sorular soruyor. Sen de neden normal insanlar gibi değilsin? Normal olan bir insan var mı ki.

Yine o salak bilim dergisin de okudum.Hani hayatım gözümün önünden film şeridi gibi geçti diyorlar ya. İşte o neymiş biliyor musunuz, insan, beyin ölümü gerçekleştikten sonra, 72 saniye boyunca çocukluğundan başlayarak, tüm yaşamının özetini gerçekten izliyormuş. Benim filmim, video oynatıcının çizik cd'de yaptığı gibi, sen de takılıp kaldı. Ve ben o cd'nin çizik kısmından , geriye doğru baktığım zaman , düşman gibi yoksa pişman gibi bakacağımı bilmiyorum.
Sessiz çığlıklar atıyorum, beynimde yankılanan. Beynim boş bir oda gibi. Bir kendi sesim bir de hayalin, sabahtan akşama kadar yankılanıp duruyor. Sesim hayalini, hayalin sesimi kovalıyor. 
Tribe giriyorum , bazı bazı. "Acaba o da beni düşünüyor mudur?" diye. Cevabını biliyorum. Yas tutmak erkeklere özgü bir üsluptur. Kadınlar ise, acılarını içine atıp yola kaldığı yerden devam eder.
Neyse ,makine durdu. Çamaşırları asmak gerek. Kuruduklarında tekrar yıkamak için.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder