4 Kasım 2014 Salı

Köpek


Bu hikaye isimsiz bir şehirde belirsiz bir zaman diliminde başladı.

O gece ayağımın altında duran zemin, karın da etkisiyle yeni yeni kendini beyaza boyuyordu. Ayağımda kahverengi fiyakalı botlarım, modası geçmiş kot pantolonum ve kahverengi deri ceketim ile küçük, hiç de aceleci olmayan adımlarla yürüyordum. Ellerim soğuktan kıpkırmızıydı.


Saat gece yarısını biraz geçmiş olduğundan sokaklar yalnızlığa bürünmüştü.

Az sonra kendimi ahşap kapılı o barın önünde bulmuştum yine. İçeri girdim. Loştu içerisi ve her zaman olduğu gibi bir kaç kişiden ibaret olan müşteri kitlesi vardı. Boydan boya yürüyerek bir masaya oturdum. Deri ceketimi çıkarıp karşımdaki boş sandalyeye koydum onu, usulca sevgilisinin oturmasına yardım eden biri gibi. 

Birkaç dakika sonra barmen geldi. İsmini daha önce defalarca söylemiş olmasına rağmen yine hatırlayamadım. "Osi iyi geceler" dedi. "Sağ ol" dedim. Gerek yoktu ayrıntıya. Yanıma geldi, "Yalnız mısın?" diye sordu. "Evet." dedim. "O halde seni başka yere almak zorundayım." dedi. Neden olduğunu anlamasam da kalktım. Beni en köşeye, camın dibindeki masaya oturttu.

Burası daha loştu. Ceketimi bu sefer yan tarafımda bulunan sandalyeye koydum. Manzara güzeldi aslında, kar usul usul yağıyordu. Camlar hafif buğuluydu.

Bir bira söyledim hemen, çok geçmeden önümdeydi. Bir de kül tablası istedim. "Burada sigara içmek yasak." dedi barmen. Ancak ona uzattığım yirmi lirayla aramızdaki bu küçük sorunu çözmüş olduk. 

Hayatta iki şeyin tadı benim için çok önemli; birincisi biranın ilk yudumu, ikincisi yaktığım sigaranın ilk nefesi.
İkisini de çok büyük bir haz alarak yaptım. Sahi neydi beni bu buhrana sürükleyen o ilk olay... Tabi ki oydu. O neredeydi şimdi... Evlenmiştir belki de. Ya da ölmüştür... Kim bilebilir ki... Bir bira daha söyledim. Bir tane daha, sonra bir tane daha... Sonra tekila, bir tane daha tekila...

Sahi ne güzel yağıyordu kar... Buharlı cama ismimi yazdım. "Osi"


Barmen geldi az sonra, "Kapatıyoruz." dedi. Hesabı da getirmiş. Yüz elli lira. Tüm ceplerimi yokladım. Doksan iki liram vardı... Üzerini ertesi gün vermek üzere anlaşıp, ısrarla istediğim eşantiyon birayı aldım. Aslında bu paranın kalanını hiçbir zaman veremeyecektim. Ceketimi giydim, o ahşap kapıyı açtım ve soğuk hava yüzüme tokat gibi çarptı. 


Artık ayak izlerim daha çok belli oluyordu karda. Turuncu sokak lambalarının altında, boş ve anlamsızca yürüdüm, yürüdüm... 


Başımla gölgemi takip etmeyi bırakıp, onu ileri doğru kaldırdım. Az ileride sanki buhar gördüm, nefes alıp veriyordu bir şey... Daha dikkatli baktım, bir köpekti, kahverengi tüyleriyle sanki hiç soğuğu hissetmiyormuş gibi öylece bana bakıyordu. Göz göze geldim onunla. "Keşke onun yerinde olsaydım." dedim bir an. Sonra kendime onun gözüyle baktım. İşte karşımdaydı. "Git ve onu ısır!"


Ama o da ne, burnuma bir koku vuruyor. Bu koku o'nun kokusu. Kokuyu takip etmeye başladım. Sokak sokak,cadde cadde.. Adımlarım elimde olmadan sayısını artırıyordu. Koşmaya başladım dört ayağım senkronize biçimde. Geceyi artık nefesimden çıkan buharla aydınlatıyordum...Koştum onu bulma umuduyla..Yorulmadan,bıkmadan. Bazı arkadaşlarımı gördüm yolda..Havladılar onlar da ben gibi çığlıklar atarak. 


Derken..Yeşil kocaman kapıları olan mermer iki sütun direkten oluşan bir yapı gördüm. Bu iki sütunun üzerinde yine mermere kazınmış olan o yazıyı okudum. "Dün biz desizler gibiydik yarın siz de bizim gibi olacaksınız..Bu insan mezarlığıydı.


Yavaşça sokularak kapıdan girdim, artık sadece yürüyor, kokuyu takip ediyordum. Mezar taşlarına baktım insanların. Koku artık yaklaşmıştı iyice. Buralarda olmalıydı. 

Başımı sağa çevirdim.Oydu bu. Gözlerimden yaş süzüldü. Sonra dilimden hırçın bir ulama..Kurumuş güller vardı mezarın üzerinde, kar onları kapatmak üzereydi. Dilimle yalayıp temizledim mezar taşını. Birden elimden bira şişesinin düştüğünü fark ettim. Bir parçalanma sesi. 

O köpeğin gözlerinden gözümü ayırdım. Adım atmaya devam ettim. Yanından geçtim köpeğin. Sanırım ikimiz de birbirimizden korkmuştuk. 


Uzunca yürüyerek sonunda oturduğum apartmanın önüne geldim. Bir süre anahtar aradım. Soğuk ve alkolün etkisiyle kapıyı açmam uzun sürdü. Merdivenleri çıktım zar zor duvarlara çarparak. Dairemin önüne geldim. Bu kapıyı da açmam uzun sürdü. İçeri girdim. Botlarımı çıkardım,güzelce sildim onları. Ceketimi çıkardım,astım askılığa...Masanın üzerinde dün geceden kalan birkaç yudumluk tekila şişesini kafama diktim. Yatak odama girdim ışığı yaktım,duvarda asılı duran o gençlik yıllarından kalma fotoğrafıma baktım. 


Komidinin en alt çekmecesini açtım.. Tişörtlerin altından baba yadigarı revolverı aldım. Mermileri güzelce sildim. Revolverı da öyle.Bir sigara yaktım.Banyoya girdim.Küvete uzandım,revolverı başıma dayadım ve tetiği çektim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder