Otobüsten iner inmez suratıma
tokat gibi vuruyor Ankara'nın rüzgârı. Otogarın saatine bakıyorum, sabahın
beşi. Ankaray banliyösüne doğru yürümeye
başlıyorum. Yürürken düşünüyorum, acaba bu otogar kaç tane kavuşmaya şahit
olmuş, kaç kişiye ayrılık yaşatmıştır, kaç tane pırlanta gibi genç askere
uğurlanmış, kaç tanesi geri gelebilmiştir...
Seferlerin hala başlamadığını fark ediyorum .
Ayaklarım yorgun, yere öylece oturuyorum . Bekleyen insanların sayısı gittikçe
artıyor. Herkesin yüzünde mahmurluk, herkesin içinde sabahın erken saatlerinde
işe ve okula gitmenin öfkesi, keşke beş
dakika daha fazla uyuyabilseydim düşüncesi...
Banliyöye
biniyorum. Bir kız başını sevgilisinin omzuna yaslamış, yüzünde küçük bir
tebessüm. Kim bilir kaç defa kavga edecekler, kaç defa barışacaklar... Ama bir
gün ayrılacaklar, bir gün mutlaka ayrılacaklar.
Metro
aktarmasıyla birlikte Sıhhiye'de iniyorum. Onu ilk gördüğüm, her şeyin
başladığı yer, Sıhhıye köprüsü. Gece sabaha kavuşurken telefonla onu arıyorum.
Uykudan yeni uyanmış, mahmur sesiyle konuşuyor. "Geliyorum." diyor.
Telefonu kapatıyorum. Az ötedeki geyik heykeline bakıyorum. Heykeller üşür mü, üşüdüğünü
hissediyorum. Sonra üşüyenin kendim olduğunu anlıyorum. Düşünüyorum, biz bu
sabah yalnız uyandık ve bu gece yalnız uyuyacağız. Bunu ikimiz de biliyoruz.
Zamanın
nasıl geçtiğini anlamıyorum düşüncelerimle başbaşayken. Sıhhıye köprüsünün
altında onu görüyorum. Bana doğru yürüyor, gittikçe büyüyor silüeti. Ben de ona
doğru yürümeye başlıyorum. Sarılıyorum sımsıkı. Bedenlerimiz ayrıldığı an,
sanki sonsuz bir işkenceye maruz kalıyorum. Birlikte yürümeye başlıyoruz hiç konuşmadan
. İçimizden haykırarak söylediğimiz şeyleri birbirimizin yüzüne bakarak
söyleyemiyoruz. İkimiz de aşık, ikimiz de çaresiz, ikimiz de umutsuz.
Yürüyüş
nihayet Kuğulu parkta son buluyor. Ücra bir köşede bulduğumuz bir banka oturuyoruz.
Hiç konuşmadan öylece bakıyoruz ağaçlara. Başını omzuma yaslıyor. Bir kaç saat
önce banliyöde gördüğüm çift aklıma geliyor. O başını omzuma koyduğu an, ben
kalbimi giyotine bağlıyorum. O başını omzuma koyduğu an, ben bermudada kayboluyorum.
Ellerini tutuyorum, "Her şeyi bırakıp benimle gelir misin?" diyorum.
Susuyor. Öyle bir susuyor ki, ne ömrüm ne de canım dayanıyor. Öyle bir susuyor
ki Atakuleye çıkıp atlayasım geliyor. Az sonra ilk defa konuşuyor, "Ne
oldu?" diye soruyor. Gözümün önünde Sadri Alışık beliriyor, bilmem hangi
filmin hangi repliği. "Toz kaçtı." diyorum. Oturuyoruz öylece ne
kadar oturuyoruz bilmiyorum. Telefonlarımız çalıyor, açmıyoruz. Hafiften yağmur
yağıyor, aldırmıyoruz. "Kalkalım artık." diyor. Gitmesini geciktirmek
için, "Yemek yiyelim, açım." diyorum. Yine yürüyoruz Mithatpaşa'ya
kadar. Bilmem nereye oturup, bilmem ne söylüyoruz. İkimizin de iştahı yok. Bu
duruma tek sevinen kediler oluyor. Zaten yaşanacak bir ayrılığı geciktiriyoruz
sadece.Masadan kalkıp yürüyoruz yine. Elimi tutuyor sıcacık. O an dilime bi
şarkı dolanıyor. Azıcık daha kalsan ne olur, yak bir sigara, ne fark eder ne
söylesem de gideceksin zaten, üç beş dakika ne fark eder...
Yine Sıhhiye'deyiz,
metroya doğru gidiyoruz. Gitmesini geciktirmek için bir bahane daha uyduruyorum,
"Bir sigara içelim mi?", "Olur." diyor. Hayata karşı
kazandığım bu büyük zafer yalnızca dört dakika sürüyor. İdam kararımız verilmiş,
az sonra sehpaya çıkacak ve bir kaç dakika sonra ölecekmişiz gibi sarılıyoruz.
Bırakmak istemiyorum, o beni bırakıyor. Metronun karanlıkta gürültülü bir
şekilde gelişini izliyoruz. Önce uzaklarda küçük bir ışık, sonra hızla geçen
vagonlar. Nihayet duruyor. Kalabakla birlikte metro kapısına ilerlerken, arkasına
bakıyor. "Gitme!" diye bağırmak istiyorum. Dilim izin vermiyor. Kapı
kapanıyor. Kapının arkasındaki kalabalığın içinden bana bakıyor. Birbirimize düşman
gibi mi, pişman gibi mi bakıyoruz, anlayamıyoruz. Tren yavaştan hareketlenince
ben de trenle birlikte adımlarımı hızlandırıyorum. Sonra koşuyorum trenin
yanında, gözlerimi ondan ayırmadan. Filmlerdeki gibi... Sanki durdurmak mümkünmüşçesine.
Yeniliyorum trene, karanlık tünelde gürültüsüyle birlikte yok oluyor. Öylece kalıyorum orada.
İkimizde biliyoruz, biz bu sabah yalnız
uyandık ve bu gece yalnız uyuyacağız.
👍👍
YanıtlaSil👍👍
YanıtlaSil